31 Mayıs 2012 Perşembe

ADI YOK

Bir şarkı duyarsınız radyoda, öyle beklenmedik bir zamanda ansızın yakalanırsınız aslında, boşluğunuza denk gelir. Birden tüm hayatınızı geleceğinizi gözden geçirmenize neden olur o, ne düşünülerek yazıldığını bilmediğiniz şarkı...
Bugün ben de öyle bir şarkıya yakalandım, ''sevgilim bu nasıl aşk hikayesi ne sen varsın ne ben varım, baktım senli benli sayfalara yazdığımız her şey yarım'' diyordu. Hiç aklıma getirmediğim, dürüst olmak gerekirse getirmekten kaçındığım adını bir türlü koyamadığım sen geldin aklıma. Hadi bir cesaret dedim hadi kaçma da düşün bu sefer dedim. Demez olsaydım...
Her gün görüp seni, gözlerinin içine bakıp dudaklarından dökülen sözlere bir çocuk saflığıyla inanmak daha doğrusu inanmak istemek nasıl bir şeydir dedim kendi kendime.
Doğru zamanda doğru yerde buluşmak için sözler vermek birbirimize, sarılıp ben hep senin hayatında olacağım demek, yanyanayken bile özlemek, varlığın bana huzur veriyor demek fısıltılarla, ellerimizi birbirimizden alamamak... Her fırsatta gelecekten birlikte olmaktan bahsedip cümlelerimiz bittikten sonra kendi hayatlarımıza dönmek, tüm bunlar ne demek adı ne tüm bunların? Hadi bir cesaret dedim düşünmeye başladım ama yok; yine cevap yok.
Onunla olan hiçbir şeye öylesine söylenen 'bir yalandan ibaret' yakıştırması yapamıyorum. Galiba biraz da içimdeki O'nu zedelemek istemiyorum. İşte bu yüzden tüm bu hırpalanışım.
Hadi gel desem bırak geride neyin var neyin yoksa gel desem gelebilir misin? Tüm günahlarını geçmişe armağan etsen, hadi gel; geleceğim armağanım olsun sana desem gelebilir misin? Alsam seni tüm bu yaşadığın yalanların içinden tutabilir misin ellerimi? Birkaç şişe devrilmeden akmaz mı senin gözlerinden pişmanlıkların, mutluluğa özlemin akmaz mı gözlerinden?
Kendime diyorum ya; hadi bir cesaret düşün diye, hadi bir cesaret düşün sen de... Sor bakalım kendine, neden gözlerindeki bu med cezir, neden her sarhoş olduğunda akan bu sel, neden her sabah uyandığında içindeki o saf tertemiz çocuğu bırakıp gidiyorsun soğuk bir yuvaya; ta ki akşam olup iki tek atana dek?
Bir garip pusuda gibiyim şimdi yaşananlar bittikten sonra ortaya çıkacak korkak bir asker gibi bekliyorum sanki. Oysa yakışmaz bana korkaklık.. Korkaklık yakışmaz erkek adama! Ben senin sokağına, zifiri karanlıkta da olsa gelirim, çeker alırım ben seni her hengâmeden. Kan gövdeyi götürse de, namlunun ucunda da olsa ellerin tutarım ben... Yeter ki iste sen, yeter ki bir an mutlu olduğunda sırtını dönme tüm hayatına.
Doğru yer doğru zaman gözlerinde bir ışık yanıp gözlerime yansıdığında gelecek. Çek aramızdaki o aynayı tekrar sana yansımasın gözündeki ışık. Bırak vursun yüzüme, gözüme... Bırak aydınlansın şu yalan dolan dolu karanlık bîçare hayatımız...
Şimdi ne yapmak istersen onu yap ama öldüreceksen sen öldür beni, yak sevdamızı savur külünü yollara... Ama dur sakın ağlama, ağlamasın sevdamız !
                                                                                                        İsa Güneruz

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Aradığınız Emlak Hurriyetemlak.com'da!

Emlağa dair her şeyi tek çatı altında buluşturan www.hurriyetemlak.com, çok seçenekli güncel ve detaylı ilanlarıyla, gelişmiş arama özellikleri ve kullanıcı dostu tasarımıyla, sektöre dair güncel haberleri ve istatistiki bilgileriyle, tam anlamıyla emlak sektörünün nabzını tutuyor.

Satılık ve kiralık daireler, ofisler, iş yerleri ve tüm konut projelerini bulabileceğiniz www.hurriyetemlak.com, sunduğu çok sayıda seçenekle size aradığınız emlağı mutlaka bulma olanağı sağlıyor.

İlanlarda okul, hastane, restoran, alışveriş merkezi gibi çevre bilgilerine ulaşabiliyorsunuz. Video desteğiyle gayrimenkulü içindeymişcesine izleyebiliyorsunuz. Baktığınız evin ya da iş yerinin net konumunu harita üzerinde görebiliyorsunuz.

Bu kadar kolaylık ve çok seçenek varken www.hurriyetemlak.com’da, aradığınız emlağı ya da emlağınızın talibini bulmanız an meselesi!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

KURTARICIMIZ : ŞİİR

Ben şiiri okumayı, yazmayı, dinlemeyi çok severim. Farklıdır şiir, başka bir şeye benzemez. Yüzlerce cümle kurarsınız da derdinizi anlatamazsınız ya bazı zamanlarda işte o zamanlarda bir mısra yetişir imdadınıza.Kızgınlıklarınız olur bazen ya da annenize, babanıza, arkadaşınıza yada sevdiğiniz kişiye sevginizi en güzel şekilde anlatmak istersiniz. Özellikle de birini sevdiğiniz zaman ona aşkınızı, hislerinizi anlatmak için ne diyeceğinizi bilemezsiniz bazen; nutkunuz tutulmuştur adeta. Hâl bu ya, zaman da yoktur uzun uzun anlatmaya. Bir şey lazımdır size o an ve sizi öyle bir anlatmalıdır ki saatlerce konuşarak anlatacağınızdan çok daha fazlasını hatta her şeyi anlatmalıdır. İşte o bir şiirdir. Kızgınlığınızı, mutluluğunuzu, sevginizi her neyi anlatmak istiyorsanız anlatmaya yetecek bir şiir vardır. 
Benim de yıllardır anlatmak istediğim ama bir türlü nasıl anlatacağımı bilemediğim adını koyamadığım birşey vardı. Nutkunuz tutulmuştur adeta dedim ya benim de öyleydi nutkum tutulmuştu ne diyeceğimi bilemez hale gelmiştim. İşte o an; içimdekileri anlatmanın vakti geldiği an bir şiir yetişti imdadıma. Ben de bugün hem şiirin bende ne ifade ettiğini hem de imdadıma yetişen o şiiri naçizane paylaşmak istedim. İşte benim kurtarıcı şiirim :

Benimle Yeniden Tanış

Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer
Benimle yeniden tanış

Bıraktığın gibi olmayabilir bir çok şey
Yaşım, aklım, başım yufka yüreğim
Belki de biraz daha zalim, belki de medeni halim
Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle
Yeniden tanış

Ama kimse anlamasın bu tanışıklığın evvelini
Gözün bile ısırmasın beni bir yerden
Çıkaramadım değilde tanıştığımıza memnun oldum cevabını
Almak istersen

Sarılarak değil ancak el sıkışarak karşılayabilirim seni
Ve önce sen uzat elini
Çünkü öğrendim artık
Önce bayanların elini uzatması gerektiğini
Ve daha nicesini

Çünkü öğrendim artık daha nicesini
Bir gün bir yerde terkrar karşılaşırsak eger
Benimle tanış

Ve gün bir yerde terkrar karşılaşırsak eğer
Benimle yeniden barış

Hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma
Çocukluğuma, dağınık olmama
Ve kot pantolonuma yırtık

Biryerde karşılaşırsak eğer benimle barış
O çocuk büyüdü artık
Benimle tanış, benimle barış

Bitsin bu anlamsız inat, bitsin bu yarış
Ben onuruma tutsak, sen bağışlayan yanlarına inat
Neye ve neden kızdığını dahi hatırlayamazken artık
Beni de unutursan eger aldırmam inan

Çünkü özgür bıraktım artık
Tüm bağışlayamadığın yanlarımı
Kimseye verilecek hesabı olmayan taraflarım
Şehrin arka sokaklarında kaybolup gitti

Ve şu zamana kadar yaptıklarım hep
Çocukca bir oyundan ibaretti
Ben unuttum artık o adamı

Kimbilir nerde şimdi
Günahlarım veresiye ama
Güzel yanlarım peşin

Hani darılmıştın ya ayrılırken sorumsuzluğuma
Çocukluğuma, dağınık olmama
Ve kot pantolonuma .yırtık
Biryerde karşılaşırsak eğer
Benimle barış
O çocuk büyüdü artık..

(ALINTI)

Siz de zor zamanlarınızda, mutluklarınızda, hüzünlerinizde sarılın şiirlere. Herkesten daha iyi anlayacaktır ve her şeyden daha çok anlatacaktır sizi bir şiir...
                                                                                                              İsa Güneruz 

22 Mayıs 2012 Salı

SON

Her son hüzünlüdür diye bir genelleme yapmak doğru mu bilmiyorum ama bu son hüzünlüydü. Son kez sarılmak sana, saçlarının kokusunu çekmek içime son kez, son kez öpmek gözlerini. En hüzünlü şarkıdan daha hüzünlüydü son konuşmamız. Şimdi pişman olmalımıyım onca zaman gözlerinin içine bakıp sana bir kez seni seviyorum demediğim için yoksa gönül rahatlığıyla arkama bile bakmadan yürüyüp gitmeli miyim? Gitmek, hele ki dönüşü olmayacağını bildiğin bir gitmek ne çok koyarmış insana. Ama ben istemedim ki gitmeyi, ben istemedim böyle olmasını...
Belki sen de istemedin böyle olmasını ama elimizden gelen birşey de yoktu. Adına ne dersen de ister çaresizlik, ister cesaretsizlik biz kendi sonumuzu kendimiz imzaladık.
Son'a geldik ya şimdi daha bir çok düşünür oldum içinde ''keşke'' geçen cümleleri. Keşke bir kez olsun deneseydim sana seni seviyorum demeyi, keşke aldanmasaydın/aldanmasaydım yaşadığımız hayata, keşke bir kez olsun tutmayı deneseydin ellerimi. Neyse artık bir de keşkelerle yormanın anlamı yok seni de kendimi de...
Şimdi anlatsam sana burda; bendeki seni, bilsen herşeyi ne biliyim belki de... Neyse bilme en iyisi, uzatmanın anlamı yok. Bilmen gereken birşey varsa o da şudur ki sen dün neysen benim için bugün de o, yarın da  o olacaksın. Benim yüreğim rahat senin de rahat olsun. Belki birgün bir yerde karşılaşırız yine ama eğer karşılaşmazsak senin için en büyük dileğim karşına gözleri benim gözlerim gibi bakan bir insan çıksın.
Bunlar senin için son satırlarım gözlerin kadar yüzün kadar güzel bir hayatın olsun.. 
                                                                                                


''Bu son akşam
  Bu son veda
  Geriye dönmem yâr bir daha''
                                                                                                               İsa Güneruz

CerenLik: Yap Boz

CerenLik: Yap Boz:           İnsan bazen yap boz oynar duygularıyla. Birine karşı ne hissettiğini tam olarak bilememe gibi bir lüksü var mı gerçekten? Adını ...

18 Mayıs 2012 Cuma

HÜZNÜM

Saat kaça geliyor
Gün ayın hangi gününe
Yıl hangi yıla bilmiyorum
Ama biliyorum tutamam zamanı
Ne yaparsam yapayım ilerleyip gidecek
Ama o da beni tutamaz, ben de ilerleyip gidiyorum
Bakmayın ilerleyip gidiyorum dediğime; çok bir şey değişmedi bende
Büyüdüm sadece biraz daha
Sesim kalınlaştı
Yüz hatlarım bir çocuktan aldığı çizgileri bir erkeğe bıraktı
Uçurtmam yok artık
Komşu teyzeler ağaçlarından meyve çaldık diye kızmıyor, çalmıyoruz çünkü
Tangır tungur ses çıkaran bir tornetimiz de yok artık
Zaman tutamadı beni anlayacağınız
Neyim var neyim yoksa bıraktım yürüdüm

Galiba biraz hüzünlüyüm son zamanlarda, hangi kapıyı açsam karşımda ağlamaklı bir çocuk var. İnce sesiyle, şirin yüzüyle bir elinde uçurtması diğerinde komşu teyzelerden çaldığı meyvelerle tangır tungur ses çıkaran tornetine koşan; koşarken beni görüp gözleri dolan bir çocuk var her yerde. Sus ağlama bir de sen başlama diyorum, sen çoktan başladın diyor bacak kadar boyuna bakmadan!
Biliyorum uzaklardayım ya ondan tüm bu hüzünlü hallerim yoksa hüzünlenecek adam mıyım ben ! Hem hüzün dediğin nedir ki bir anda gelip gitmez mi insana? Zaten cümlenin gidişatı öyle ''hüzünlüyüm bu aralar'' önceden hüzün yoktu sonra da olmayacak demek değil midir bu ?
Kimisi en çok mutsuz olmaktan korkar. Erteler bu yüzden bir çok şeyi ya mutsuz olursam diye. Mutsuz olmakla hüzünlü olmak farklı şey. Ben de en çok hüzünlü olmaktan korkuyorum. Korktuğum başıma geliyor her seferinde. İnsan az biraz hüzne meyletmesin hemen radyoda en hüzünlü şarkı çalar, rüzgâr esmeye başlar hava soğur, yağmur çiseler ince ince, sanki hepsi birlik olmuş senin hafif yüzünün asılmasını bekler gibi. Sonra işte çocukluğum geliyor aklıma şen şakrak oradan oraya koşup güldüğümüz çocukluğum. Sonra bir de onu kaybetmiş olmanın verdiği hüzün yükleniyor üstüne. Aşık olduğum kızlar gelir aklıma, aşık olmaya cesaret edemediklerim bir de. Geldi ya bir kere o hüzün herşey gelir aklıma; dünyadaki hiç görmediğim aç bîtap, öksüz yetim çocuklar mı dersin, cephede savaşan askerler mi dersin, hastanelerde yatan tanımadığım hastalar mı dersin, bir ayağı kırılmış topal kediler mi dersin... Akla gelen gelmeyen her şey gelir işte aklıma.
Öyle işte, galiba biraz hüzünlüyüm son zamanlarda uzaklardayım ya çocukluğumdan, evimden barkımdan ondandır diyorum. Bilmiyorum kaç cümle sonra biter, kaç kilometre sürer bu hüznüm... Ama ben her gün çıkarıp asıyorum hüznümü, kapının arkasındaki ikide birde yere düşen kırık askıya; eve geldiğimde üstüme almayı unuturum umuduyla...
                                                                                                               İsa Güneruz

16 Mayıs 2012 Çarşamba

AŞKA DAİR

        Galiba ben anlamıyorum bu aşk dediğimiz konuyu ya da her ne deniyorsa işte onu ben anlamıyorum. İnsanlar birbirlerini severken bir şeyler hissederken her şey çok güzel de ayrılınca bitince neden bunca isyan bunca serzeniş? Birlikte olamıyorsunuzdur, yaşayamıyorsunuzdur ayrıntıya gerek var mı olmuyordur işte bitmesi gerekiyordur bitmiştir. İlla nefretini haykırmak mı gerekir unutmak, içinde de bitirebilmek için. Susarak sessiz sakin bitmez mi bir şeyler?
        
        Çok gariptir ki bir zamanlar çok sevdiğimiz insanlardır onca nefret dolu hakaret dolu söz söylediğimiz insanlar. Ve aslında daha da garibi belli bir süre sürer bu isyan sonra unutur gideriz (çoğumuz). Nazım Hikmet 'karıma mektup' şiirinde diyor ya ''en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı'' ölüm acısının bile bu kadar kısa sürdüğü bir zamanda ''aşk'' acısı nedir ki? Unutur gideriz, evet 'çoğumuz' unutur gideriz... Hele ki zaman artık yirmi birinci asır olmuşken..
        
        Büyük laf etmemeli insan sensiz ölürüm yaşayamam dememeli mesela yaşanırmış çünkü... Sevgi bu bir kere hissedilince biter mi dememeli mesela bitermiş çünkü...
      
       İnsan kimseyi hayatının merkezi yapmamalı mesela çünkü birini hayatınızın merkezi yaparsanız onun etrafında dönüp durmaktan yorulursunuz, kendi benliğinizden olursunuz. Ve o merkez yok olunca anlarsınız ki en zor yolculuktur insanın tekrar kendine dönüşü...
       
       İnsanoğlu bu, elindeyken hiçbir şeyin kıymetini bilmezken elinden uçup gittiğinde çaba göstermeye başlar. Ne çare ki bir şey ifade etmez artık o çabalar... Hoşçakal diyen, demiştir bir kere o kelimeyi. Bir gün geri dönersem... diye açık bir kapı bırakmamıştır. Hoşçakal demiştir, hoşçakal bir zamanlar çok sevdiğim adam/kadın hoşçakal.
      
      Diyorum ya galiba ben anlamıyorum bu konuyu bu yüzden de uzun uzadıya konuşmak, yazmak istemiyorum bu konunun üzerine. Ama naçizane görüşüm kimse hak etmez sırf gitti diye nefret edilmeyi, hele ki gözyaşlarını bıraktıysa ayrıldığı yere hiç hak etmez. Ben hiç kötü konuşmadım gittiklerim hakkında, benden gidenler hakkında. Belki de ondan böyle düşünüyorum. Diyorum ya galiba ben anlamıyorum bu konuyu. Benden bu kadar... 02:09
                                                                                                                   İsa Güneruz

12 Mayıs 2012 Cumartesi

SANA DAİR

En çok içimi acıtan sözdü ''nasip değilmiş'' bir türlü söylemek istemedim. Hele ki senin adının yanında hiç geçsin istemedim. Aylar yıllar geçti hepsi de yalnız geçti ama ben bir türlü kabullenmek istemedim yokluğunu ya da ne bileyim beceremedim kabullenmeyi.
Onca zaman izlediğim filmlerde, dinlediğim şarkılarda, baktığım yüzlerde, yazdığım her cümlede seni gördüm. O yok dedi içimden bir ses; ''sus'' dedim sus, Allah aşkına sus. Sustu, ben yine adınla başladım her şeye. 
Yazdığım satırlarda kayboldum. Seni kime nasıl anlatacağımı bilemedim. Gittiğim her şehir tanıyor artık seni. Her arkadaşım biliyor adını. Yaşadığım şehirde kaç tabelada adın yazıyor biliyorum. Senden önce kimler vardı hayatımda senden sonra kimler kaldı biliyorum. Kaç kişiden sırf seni hatırlatmasın diye kaçtım iyi biliyorum. Ankara'ya her gittiğimde sizin eve giden dolmuşu her gördüğümde hala dolar gözlerim. Bana en son hoşçakal dediğin yere senden sonra kaç kere gittim kaç kere sana orda gitme dedim bir Allah biliyor bir de ben.
Ayıp mı günah mı bilmiyorum; bazen dayanamayıp seni nasıl unuturum diye düşündüğüm oluyor. Sonra bir an yerimden kalkıp duvarda asılı, yansıması hüzünlü, kirli aynaya bakıyorum elim, yüzüm, saçım, başım, kılığım kıyafetim hepsi bana seni hatırlatıyor. Uzun saçlarımı kısacık kestirmemin, salaş giyimimi düzeltmemin, konuşmamı düzeltmemin sebebi sensin, sadece sen. Sonra anlıyorum ki her elim saçıma gittiğinde her giyecek bir şey aldığımda her konuştuğumda sen çıkacaksın karşıma. Sonra anlıyorum ki ben seni unutamam... Ben seni yaşadıkça unutamam.
Bazen otobüste birini görüyorum bir an sana benzetiyorum sonra inip otobüsten arkasını dönüp gidiyor. Arkasından bağırmak istiyorum dur bekle demek istiyorum sesim çıkmıyor, boğazımda bir şeyler düğümlenip öylece kalıyor. Sonra birden arkasına dönüyor bakıyorum sen değilsin yine değilsin yine yoksun...
Lisede bir şiir dinletisi vardı orda ben de bir şiir okuyacaktım. Birileri izleyecekti dinleyecekti ama ben sana okuyacaktım o şiiri. Beni sana en iyi anlatacağını düşündüğüm şiiri seçmiştim Uğur Arslan'ın ''suyun öbür yakası'' isimli şiiri. Günlerce hazırlanmıştım o şiiri okumak için. O gün şiiri okuduktan sonra o sahneden inip elimdeki kırmızı gülü herkesin içinde sana verecektim. Ama sen gelmedin İzmir'e gitmen gerekiyormuş yoldaymışsın öyle demiştin. Ben okudum o şiiri bomboştu sahnenin önü sen yoktun sen yoksan kimse yoktu. 
İşte o şiir belki bir gün denk gelir de okursun;

Denizi olmayan bir şehirde yaşamak gibi gözlerinden uzak olmak
Ve ölümü olmayan bir hayatta yaşamak gibi sensiz buralarda kalmak
Bak pek bir şey kalmadı bende
Ne para ne kuru sevda
Mazi de artık yanaşmıyor yanıma,
Bir inadına seni beklemeyi biliyorum bir de sevmeği
Denizden bir lüfer çıksın istiyorum akşamlık efkârıma
Bir de onyedilik halin dursa masada
Bütün şarkılar sussun
Sadece senin tının kulağımda
Denizi olan bir şehirdeyim ama sensiz ne fayda
Bazen çöküyorum iskelenin duvarına
Sizin adadan içinde senin olmadığın teknelerle alışverişe geliyor sizinkiler
Ve kırdığım her bardak yokluğunun balyozu başımda
Kırılganlığım parçalar ellerimi kanayan her yanın her yanımda
Her kapıya sen diye koşmayı sahile yanaşan her tekneyi ve her sessizliği sana yormayı
Bıraktığın ağrılara katlanmayı biliyorum bir de
Ama ne yokluğunu anlayabiliyorum ne de yokluktan anlıyorum
Hiç vedasız bu şehirden kayboluşunu biliyorum
Yıllarca izini sürmeyi sakındığın gerçekleri düşünmeyi
Bir de her şeye rağmen seni sevmeyi iyi biliyorum
Her duayı adınla bitirmenin ne anlama geldiğini iyi biliyorum...

Buralarda sensiz olmadı kimse hiç kimse sensiz yapamadı
Şehir başka bir yere göçtü denizin dibi çayın demi çöktü
Deprem oldu yer bölündü hayatın bütün neşesi kandillerin kederinde söndü
Sanki sen her gün gittin ve beni her sabah terk ettin
Senden sonra bu mahallede kaç kişinin öldüğünü
Yeni doğanların kaçına adının verildiğini
Sizin eve kimlerin taşındığını ve perdeleri neden değiştirdiklerini iyi biliyorum
Küskünüm artık suyun öbür yakasına
Rüyalarımı ve karasularımı ihlal etmekten başka bir işe yaramaz oldu bu aşk
Hatıraların hatırına yaşanmaz oldu bu hayat
Anı biriktirmenin acı biriktirmekten yok hiç farkı
O halde yaşamın anlamı nerde kaldı
Nerde kaldı...
                                                                                  Uğur ARSLAN
            Ben bu şiiri her okuduğumda sana okuyormuş gibi okuyorum, sen de eğer birgün bu şiiri duyarsan bir yerden dinlersen ben okuyormuşum gibi dinle…
                                                                                   İsa Güneruz

8 Mayıs 2012 Salı

YALNIZLIK

Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde yalnızlık tanımları aynen şu şekilde :
1. Yalnız olma durumu, kimsesizlik (Güncel Türkçe Sözlük )
2. Bir nesnenin bağlı olduğu coşkudan kopup ayrılması. (Kollektif bilinçaltından kimi gerecin kopup bilince yükselmesi sonucu olarak kişinin benzerlerine karşı yabancılık geliştirmesi.) (Ruhbilim Terimleri Sözlüğü)
Peki size göre, bize göre nedir yalnızlık?
Yalnız olma durumu mu? Kimsesizlik mi? Bir ''nesne'' nin bağlı olduğu coşkudan kopup ayrılması mı?
Yaşadığımız çağda o kadar çok yalnızlık tanımı yapılabilir ki takip etmek gerçekten çok güç... İnsanlar işyerlerinde onca mesai arkadaşının arasında yalnız, evli kadınlar adamlar eşlerinin yanında yalnız, doğru olmaya çalışanlar yalandan kaçanlar toplumda yalnız, sevgilisinin kendisini anlamadığından şikayetçi olanlar kendi içinde yalnız...
Hiç uçurtması olmayan bir çocuk gökyüzüne bakınca yalnız. Cephede askerler yalnız; zaten savaşta herkes yalnız. Aşkı yaşamadan ölmüş bir insan mezarda herkesten daha yalnız. Evinden barkından uzak yaşamaya çalışanlar bir ev kadar yalnız kimsesiz. Cebinde beş kuruş olmadan sokakta yatıp kalkan insanlar kaybolmuş bir bozuk para kadar yalnız. Kimileri bir şairin yarım bırakıp bir köşeye attığı bir şiir kadar yalnız. Kimileri tamamlandığı halde okunmayan bir kitap kadar yalnız, çaresiz.
Gariptir yalnızlık, yalnız olmayan en azından yalnız görünmeyen insanlar hep yalnızlığın güzelliğinden bahsederken yalnız olanlar yalnızlıklarından kurtulmak için dağlar aşmayı göze alırlar.
Kapının her çalışında heyecanlanmaktır yalnızlık. Yalnızlık Allah'a mahsustur diyecek kadar soyut, bir bardak su verecek kimsenin olmaması kadar somuttur.
Yusuf Hayaloğlu'na göre ''kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne'' dir yalnızlık..
Özdemir Asaf' göre ''yalnızlık paylaşılmaz'' 'dır yalnızlık..
Kimileri için bir başkasının yalnız kalmasına mutlu olmaktır yalnızlık..
Kimilerine göre üzmemek için kırmamak için yalnız bırakmaktır yalnızlık..
Kimilerine göre uçurumun kenarıdır yalnızlık ha düştün ha düşeceksin..
Sevindiğinde boynuna sarılacak kimsenin olmamasıdır yalnızlık..
Ağladığında başını yaslayacağın bir omzun olmamasıdır yalnızlık..
Bazen kafa dinlemektir yalnızlık..
Bazen sevgisi sahte samimiyeti yalan insanlardan kurtulmuş olmanın verdiği mutluluktur yalnızlık
Neyse işte bazen cennettir bazen cehennemdir yalnızlık...
                                                                                                            İsa Güneruz