Geçmeyen zamanlar biliyorum ben, su gibi akıp giden yıllar bir de. Yanında
olmak istediklerimi, yanımda olsun istediklerimi biliyorum. Geçmeyen zamanlar
onlarla dolu gönlümde. Eskiden düşünmezdim ömrün insana bir kez verildiğini,
geçen bir anın bir daha asla gelmeyeceğini. Şimdi artık yitirdim bu yetimi;
düşünmeden edemiyorum. Şimdi artık daha çok şey ifade ediyor gecenin karanlığı,
güneşin günde bir kez doğması.
Sevmek ne kıymetliymiş öğrendim artık. Yârin bir kez gülümsemesi, bir
çocuğun başını bir başkasının yüreğini okşamak ne kıymetliymiş öğrendim artık…
O beni anlar diyebileceğim birinin yanımda olması, uzandığımda sesine
dokunabilecek kadar yakınımda olması ne kıymetliymiş öğrendim artık…
Nefret edecek, hırs yapacak, kırılan bir kalbi onaracak kadar uzun
değilmiş bir kez verilen bu ömür. Yüreğinde taşıyamayacağın şeylere sahip olmak
için kendini yormaya değmezmiş, öğrendim artık…
Bir kez sardı mı hüzün sesini bir daha bırakmaz, düştü mü saçına bir kez
aklar hiçbir boya kapatmaya yetmez yılların tel tel yorgunluğunu, öğrendim
artık…
Bazı acıların kifayetsizliğinden bazı tatların eşsizliğinden yollara
düşer gözler, bekler ki geçsin acılar bekler ki sürsün doyamadığımız o tatlar. Gel
gör ki ne acıları unutacak kadar ne de o tatlara doyacak kadar uzun bu ömür, öğrendim
artık…
Herkesin bir acısı,
Herkesin bir sevdası,
Herkesin bir korkusu,
Herkesin bir pişmanlığı var öğrendim artık…
Her biri birbirinden farklı, her birinin her bir dağda farklı yansıyan
çığlıkları var. Niye böyle diye sormayın verilen her cevap birbirinden farklı. Sorular
birer birermiş ama hiçbir sorunun tek bir cevabı yokmuş, öğrendim artık…
Bir başkasının mutsuzluğunu dert ediyorsan, hayvanların da acıyan bir
canının olduğunun bilincindeysen, karnını doyururken aç insanlar geliyorsa
aklına, bir sızı düşüyorsa bir çocuk düştüğünde yere, uçurumlar varsa ülkende
ve sen görmezden gelemiyorsan işte o zaman en büyük ağrının yaşamak olduğunu
anlıyorsun. En büyük ağrım yaşamakmış, öğrendim artık…
İsa GÜNERUZ