12 Haziran 2012 Salı

YAŞARIM PERVASIZCA

Seversiniz, özlersiniz, gözlerinin içine bakarsınız, uğruna ne savaşlar göze alırsınız, kulaklarınızı tıkarsınız, gözünüzü onun baktığı yöne çevirirsiniz, bir selâmına canım feda dersiniz, onun gözlerinden bir damla düşer; görürsünüz, gözlerinizde bir tufan başlar, onun gözyaşlarıyla sönecekse yansın yıkılsın bu dünya dersiniz.
Ama ne çare ki yoktur o, olmamıştır hiç, olmayacaktır da... İçiniz kan ağlar, gözleriniz dolduğunda esniyormuş gibi yaparsınız ya da ne bileyim sigaranın dumanı kaçmış gibi, hani aptal bir söz var ya ''erkekler ağlamaz'' diye ağlamazsınız siz de ağlayamazsınız... Dostlarınıza anlatırsınız, saatlerce konuşursunuz gelir birikir gözlerinize damlalar, dökülmesin diye konuyu değiştirmeye çalışırsınız olmadı susarsınız. Büyür içinizde çığ gibi ama ne gören olur ne duyan...
Bir yerden sonra hayaller kurmaya başlarsınız; bir şey olsa bir şey olsa da değişse her şey dersiniz ama hayaliniz bile tam değildir, neyin değişmesi gerektiğini siz bile bilemezsiniz.
En acısı da ne biliyor musunuz? Her şeyi kaldırıp atarsınız bir kenara, ne olacaksa olsun der cesaretinizi toplar gözünün içine bakar ''seni seviyorum'' dersiniz ve karşınızda ömrünüzü adamayı düşündüğünüz gözler bakar gözlerinize ''seni seviyorum'' der; sözleriniz gözlerine çarpıp dönmüş gibi... Sonra ne mi olur? O kalkıp gider bir başkasının yanına... Sizi sevdiğini ama çok güçsüz olduğunu şimdi yanında olursanız sizi mutsuz etmekten korktuğunu, şimdi gitmesi gerektiğini ama bir gün geleceğini, sizinle olmak, sizinle hep mutlu olmak için en doğru zamanı beklediğini söyler, söyler ve gider... Dur gitme kal diyemezsiniz çünkü o mutlu olmak istiyordur, anlık da olsa mutlu olmak istiyordur. Bir savaş vermeye ''gücü'' yoktur onun. Ama seni seviyorum deyip sizi bir savaşa itmeye yetecek kadar gücü vardır. O mutsuzken de yan yana olmayı bilmiyordur, o mutsuzluğun da paylaşıldığında azalacağını bilmiyordur. O başkalarının mutluluğunun kırıntılarıyla doyulmayacağını bilmiyordur.
Anlatırsınız; neyiniz var neyiniz yoksa anlatırsınız. Gel dersiniz; gel demekten öte gel dersiniz. Yanlışınla doğrunla gel, yanlışlarını geçmişinde bıraktığını göster bana gel dersiniz. Ama o, ''seni seviyorum ama gücüm yok'', ''biz şimdi birbirimizi mutsuz ederiz'' gibi cümlelerin arkasına sığınır. Bir bakarsınız anlamsızlaşır her şey, daha doğrusu artık kafanızda toparlayamazsınız hiçbir şeyi. 
Velhasıl-ı kelâm bir karmaşık anlam yüklenir hayatınıza, biri çıkar ''onca zaman yaşadın içinde bundan sonra da yaşarsın'' der pervasızca. Yaşarım pervasızca…
                                                                                                   İsa Güneruz

7 Haziran 2012 Perşembe

GENÇ KADIN

Açlıktan kork
Susuzluktan kork 
Ölümden kork 
Hatta parasızlıktan kork 
Ama yalnızlıktan; 
Dönüp kendine bir kez olsun bakmaktan korkma genç kadın. 
Hayat bu bir kez geliyorum deyip kendinle yüzleşmekten korkma. 
Boğuldum bir kez deyip yalana sarılma. 
''Ben de böyleyim'' deyip çekilme kenara. 
İnsan ne için yaşar bu hayatı eğlenmek için mi gülmek, gezmek için mi? 
Sen; genç kadın sen, ne için yaşıyorsun hayatta sor kendine korkma !
Bir kez olsun çekil sessiz bir köşeye bak;
Nerdesin, kimlesin, ne haldesin?
Bir kez olsun kapat gözlerini düşün;
Hangi yıldayız hangi ayda günlerden ne saat kaç?
Aldın mı bu hayattan istediklerini eğlendi mi çürümeye mahkûm gönlün
Peki ya ruhun? Düşündün mü o ne halde?

Sen varsın bir de tarifsiz bir dünya var dışarıda
Her şey sende gizli
''Geç'' kalma ''genç kadın''...
                                                                                                  İsa Güneruz


3 Haziran 2012 Pazar

MUTLULUK


Mutluluk.... Bazen bir güvercin haber verir mutluluğu...


Mutluluk... İki mumun birbirinin ateşini södürmeden aydınlatmasıdır; birbirini...
Mutluluk.... Etrafında seni ve kendini ''aydınlatanların'' olmasıdır...


Mutluluk... Işıl ışıldır, sevmez karanlığı...
Mutluluk... Engebeli yolları birlikte yürüyebilmektir...

Mutluluk... İki beden tek kalptir mutluluk...

Fotoğraflar : Elif Güneruz
Düzenleme: İsa Güneruz