Seversiniz,
özlersiniz, gözlerinin içine bakarsınız, uğruna ne savaşlar göze alırsınız,
kulaklarınızı tıkarsınız, gözünüzü onun baktığı yöne çevirirsiniz, bir selâmına
canım feda dersiniz, onun gözlerinden bir damla düşer; görürsünüz, gözlerinizde
bir tufan başlar, onun gözyaşlarıyla sönecekse yansın yıkılsın bu dünya
dersiniz.
Ama ne çare
ki yoktur o, olmamıştır hiç, olmayacaktır da... İçiniz kan ağlar, gözleriniz
dolduğunda esniyormuş gibi yaparsınız ya da ne bileyim sigaranın dumanı kaçmış
gibi, hani aptal bir söz var ya ''erkekler ağlamaz'' diye ağlamazsınız siz de
ağlayamazsınız... Dostlarınıza anlatırsınız, saatlerce konuşursunuz gelir
birikir gözlerinize damlalar, dökülmesin diye konuyu değiştirmeye çalışırsınız olmadı
susarsınız. Büyür içinizde çığ gibi ama ne gören olur ne duyan...
Bir yerden
sonra hayaller kurmaya başlarsınız; bir şey olsa bir şey olsa da değişse her
şey dersiniz ama hayaliniz bile tam değildir, neyin değişmesi gerektiğini siz
bile bilemezsiniz.
En acısı da
ne biliyor musunuz? Her şeyi kaldırıp atarsınız bir kenara, ne olacaksa olsun
der cesaretinizi toplar gözünün içine bakar ''seni seviyorum'' dersiniz ve
karşınızda ömrünüzü adamayı düşündüğünüz gözler bakar gözlerinize ''seni
seviyorum'' der; sözleriniz gözlerine çarpıp dönmüş gibi... Sonra ne mi olur? O
kalkıp gider bir başkasının yanına... Sizi sevdiğini ama çok güçsüz olduğunu
şimdi yanında olursanız sizi mutsuz etmekten korktuğunu, şimdi gitmesi
gerektiğini ama bir gün geleceğini, sizinle olmak, sizinle hep mutlu olmak için
en doğru zamanı beklediğini söyler, söyler ve gider... Dur gitme kal
diyemezsiniz çünkü o mutlu olmak istiyordur, anlık da olsa mutlu olmak
istiyordur. Bir savaş vermeye ''gücü'' yoktur onun. Ama seni seviyorum deyip
sizi bir savaşa itmeye yetecek kadar gücü vardır. O mutsuzken de yan yana
olmayı bilmiyordur, o mutsuzluğun da paylaşıldığında azalacağını bilmiyordur. O
başkalarının mutluluğunun kırıntılarıyla doyulmayacağını bilmiyordur.
Anlatırsınız;
neyiniz var neyiniz yoksa anlatırsınız. Gel dersiniz; gel demekten öte gel
dersiniz. Yanlışınla doğrunla gel, yanlışlarını geçmişinde bıraktığını göster
bana gel dersiniz. Ama o, ''seni seviyorum ama gücüm yok'', ''biz şimdi
birbirimizi mutsuz ederiz'' gibi cümlelerin arkasına sığınır. Bir bakarsınız
anlamsızlaşır her şey, daha doğrusu artık kafanızda toparlayamazsınız hiçbir
şeyi.
Velhasıl-ı
kelâm bir karmaşık anlam yüklenir hayatınıza, biri çıkar ''onca zaman yaşadın
içinde bundan sonra da yaşarsın'' der pervasızca. Yaşarım pervasızca…
İsa Güneruz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder