Nahide’den mektup
aldım. Tabii terane ve seyrini takip eden satırlardan sonra hayatında büyük
uçurumlar yaratan çok acı bir hakikatle karşılaştım. O çocukken meçhulüm olan
sebeplerle anne ve babasını kaybetmiş. Beni ilk gördüğü günden beri her şeyi
ile bana taparcasına bağlanmış beni de kendisine sevdirmiş bulunuyor. Beynimden
vurulmuşa döndüm. İmtihana girdim. Ve ne soruldu ne cevap verdim bilmiyorum.
Büyük ve içinden çıkılmaz bir sürpriz ile başbaşaydım. Ne düşünebiliyor ne
karar verebiliyordum. Bana açtığın aile sırrını ancak ve yalnız Rıdvan’a açmak
mecburiyetinde idim. Zira bu hadisenin halli üzerine onun da fikrini istiyordu.
Başkasına hiçbir suretle açmayacağıma yemin ediyorum. Ancak onunla evlenmek icap
ettiği zaman gerçeği resmen ispat etmek elbette ki lüzumlu olacaktır. Onu
kurtarmayı düşünüyorum. Fakat ne olurdu benim de şu anda kimsem olmasaydı.
Niçin aldın? Niçin yaptın? Bunu mu aldın soruları ile karşılaşmasaydım. Tamamen
yalnız ve müstakil olsaydım. Hiç kimseyi tanıyıp bilmeseydim. Bütün varımı ve
istikbalimi uğruna feda etmekten çekinmeyecektim. Evlenmek, hayatın ta kendisi
olan evlenmek denilen nesneyi bugüne kadar düşünmemiştim. Nahide’yi almaya
kalkışırsam birçok düşünce ve ideallerimi baltalamış olacağım. Gençliğim,
hayatım birçok şartlara bağlanacaktır.
Bunlar bir tarafa
bıraksak bile annesi ve babası niçin nerede nasıl ölmüşler? Kimdirler? Neci
idiler? Öldükleri vakit neleri vardı? Hangi şartlar altında yaşıyorlardı? Başka
çocukları var mıydı, malları ne oldu? Nahide kimin üzerine ne suretle kayıtlıdır?
Babası memur idi ise makamı, subay idi ise rütbesi neydi? …
Bunları bilmek
verilecek karara esas teşkil edecektir. Onun bana sadık kalacağına bana intibak
edeceğine her şeyime katlanacağına zevkinden fedakârlık yaparak çalışıp
ilerlememe yardım edeceğine vazifelerimde güçlük çıkarmayacağına emin olarak
bütün maddi ve manevi menfaatlerimden vazgeçmeyi göze alabilirim. Eğer muğlâk
ve muammalı vaziyetini daha önce bilseydim ahdım olsun ki ona daha başka türlü
muamele edecek ve belki ilk tanışmadan sonra bir daha ona gitmeyecektim. Heyhat
ki olan olmuş ve bu seviyeye gelmiştir. Çıkacak yol, ya muazzam fedakârlık
isteyen evlenme vaadi için evet! … veya vicdan azabı celbeden menfi cevap
olarak hayır! ... demek olacaktır. Bugün için her ikisi de korkunç ve müthiş.
2 Ağustos 1950 tarihli
mektup ile devam edecek…