Nahide, bak kitabımı
kapamak zorundayım. Ders çalışırken hep seni düşünüyorum. Hem de niçin biliyor
musun? Garip ve tuhaftır. Belki istesem ebedi ayrılık yerine ebedi birleşme ve
uzlaşma olur. Ama niçin olamıyor söyleyemeyeceğim kalbim titriyor. Vahşetin bu
derecesini tasavvur edemiyorum. Ağaçların gölgesinde muhabbetin nefis nağmeleri
ile konuşurken ‘’ güzel değilim onun için beni sevemedin ve almak
istemiyorsun’’ demiştin. Şimdi her şey tam manası ile bitmiştir. Ne sen benden
maddi ve manevi bir menfaat bekliyorsun ne ben aynı şeyleri gözetliyorum. Seni
seviyordum zaten bu satırları yazmam seni sevdiğime şahadettir. Amma ve lakin
bütün iyi meziyetlerine güzellik de katılmış olsaydı şimdi aramızda
kilometreler değil yorganın katları bile bulunamayacaktı. İşte tek noksanın
istediğim miktar ve şekilde güzel olmayışındır. Sana bunu yazmak, bu deftere
hatıra olarak kaydetmek istemezdim. Fakat vicdanımdan hiçbir şey gizleyemem.
Nahide, gerek
Karakoçan’da gerek Palu’da gerek Elazığ’da ömrümce yaşayabilecek hatıraları
geride bırakırken birçok şahısların sevgi, kin ve nefretini kazandım. Sevdim
fakat evlenemedim. Hemen ekserisi senin gibi dediler ‘’beğenmiyorsun daha
iyisini al da görürüz, inşallah pişman olursun bedbaht olursun’’ dediler. Bu
telkinlerin tesiri ile yanlış da olsa alacağım bir kız kusursuz denecek kadar
güzel olmalı diye düşünürüm. Daha önce de yazmıştım. Aradığımı bulamayacağıma
eminim. Misal ve tecrübelerle sabittir ki hiç kimse ideal şartlar altında
tasavvur ettiğini bulamamıştır. Her şeyin güzeline iyisine herkes meftundur.
Ben şahsen kendim bu keyfiyette olmamakla beraber güzel kadınlara olduğu kadar
güzel erkeklere de gıpta ederim. Olduğundan daha iyi olmayı elbetteki herkes
ister. Fakat bulunulduğu duruma şükredebilmek de ayrı bir güzelliktir. Çünkü bu
saadeti, saadette sıhhat ve güzelliği doğurur. Bilmem her ikimiz de bedbaht
mıyız?
Seni genç ve gönlün
kadar güzel biri ile evlenip mesut olduğunu kol kola gezerken dans salonlarında
neşe ve çılgınca eğlenirken görmek isterim. Böylece -varsa- saadetimi sevdiğim
insanların saadeti ile kuvvetlendirmek isterim. Belki inanmazsın fakat
mukaddesatımla temin edeyim ki ben her zaman böyle düşünen bir insanım. Zan
etme ki seni zevkimin aleti olarak kullandım. Zan etme ki ayrılıyoruz diye
senin fenalığını isteyecek kadar küçüldüm. Şu an vedalaşmış bulunuyoruz fakat
gönlüm ve vicdanım buna razı olamıyor. Ailen ve akrabaların evleneceğimizi
haklı olarak ümit etmiş olabilirler. Enişten ve ablana hatta sana ret cevabı
verdim. Vermiş olabilirim. Göreceksin ki hadiseler daha başka vadilerden
gelişebilecektir. Şu yazdıklarımı okumuş olsaydın yeniden ümit besleyebilirdin.
Ama bu keşmekeşin önüne geçmek için sana her zaman ciddi ve kesin ve kararlı
tavır takınmak zaruretindeyim. Bir kız olman hasebi ile kudsiyetin kız kardeşiminki
gibi kıymetlidir. Seni öptüğüme bile pişmanım ne çare ki ortada cinsi arzular
var.
………………………
26 Temmuz 1950 tarihli
mektup ile devam edecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder