26 Temmuz 2012 Perşembe

BİR TEĞMENİN AŞK HİKAYESİ 4 - (25 Temmuz 1950)


Nahide, bak kitabımı kapamak zorundayım. Ders çalışırken hep seni düşünüyorum. Hem de niçin biliyor musun? Garip ve tuhaftır. Belki istesem ebedi ayrılık yerine ebedi birleşme ve uzlaşma olur. Ama niçin olamıyor söyleyemeyeceğim kalbim titriyor. Vahşetin bu derecesini tasavvur edemiyorum. Ağaçların gölgesinde muhabbetin nefis nağmeleri ile konuşurken ‘’ güzel değilim onun için beni sevemedin ve almak istemiyorsun’’ demiştin. Şimdi her şey tam manası ile bitmiştir. Ne sen benden maddi ve manevi bir menfaat bekliyorsun ne ben aynı şeyleri gözetliyorum. Seni seviyordum zaten bu satırları yazmam seni sevdiğime şahadettir. Amma ve lakin bütün iyi meziyetlerine güzellik de katılmış olsaydı şimdi aramızda kilometreler değil yorganın katları bile bulunamayacaktı. İşte tek noksanın istediğim miktar ve şekilde güzel olmayışındır. Sana bunu yazmak, bu deftere hatıra olarak kaydetmek istemezdim. Fakat vicdanımdan hiçbir şey gizleyemem.
Nahide, gerek Karakoçan’da gerek Palu’da gerek Elazığ’da ömrümce yaşayabilecek hatıraları geride bırakırken birçok şahısların sevgi, kin ve nefretini kazandım. Sevdim fakat evlenemedim. Hemen ekserisi senin gibi dediler ‘’beğenmiyorsun daha iyisini al da görürüz, inşallah pişman olursun bedbaht olursun’’ dediler. Bu telkinlerin tesiri ile yanlış da olsa alacağım bir kız kusursuz denecek kadar güzel olmalı diye düşünürüm. Daha önce de yazmıştım. Aradığımı bulamayacağıma eminim. Misal ve tecrübelerle sabittir ki hiç kimse ideal şartlar altında tasavvur ettiğini bulamamıştır. Her şeyin güzeline iyisine herkes meftundur. Ben şahsen kendim bu keyfiyette olmamakla beraber güzel kadınlara olduğu kadar güzel erkeklere de gıpta ederim. Olduğundan daha iyi olmayı elbetteki herkes ister. Fakat bulunulduğu duruma şükredebilmek de ayrı bir güzelliktir. Çünkü bu saadeti, saadette sıhhat ve güzelliği doğurur. Bilmem her ikimiz de bedbaht mıyız?
Seni genç ve gönlün kadar güzel biri ile evlenip mesut olduğunu kol kola gezerken dans salonlarında neşe ve çılgınca eğlenirken görmek isterim. Böylece -varsa- saadetimi sevdiğim insanların saadeti ile kuvvetlendirmek isterim. Belki inanmazsın fakat mukaddesatımla temin edeyim ki ben her zaman böyle düşünen bir insanım. Zan etme ki seni zevkimin aleti olarak kullandım. Zan etme ki ayrılıyoruz diye senin fenalığını isteyecek kadar küçüldüm. Şu an vedalaşmış bulunuyoruz fakat gönlüm ve vicdanım buna razı olamıyor. Ailen ve akrabaların evleneceğimizi haklı olarak ümit etmiş olabilirler. Enişten ve ablana hatta sana ret cevabı verdim. Vermiş olabilirim. Göreceksin ki hadiseler daha başka vadilerden gelişebilecektir. Şu yazdıklarımı okumuş olsaydın yeniden ümit besleyebilirdin. Ama bu keşmekeşin önüne geçmek için sana her zaman ciddi ve kesin ve kararlı tavır takınmak zaruretindeyim. Bir kız olman hasebi ile kudsiyetin kız kardeşiminki gibi kıymetlidir. Seni öptüğüme bile pişmanım ne çare ki ortada cinsi arzular var.
………………………
26 Temmuz 1950 tarihli mektup ile devam edecek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder