3 Ağustos 2012 Cuma

BİR TEĞMENİN AŞK HİKAYESİ 6 - (28 Temmuz 1950)


Şu kanaate vardım ki eğer ayrılması icap eden şahsın kuvvetli tesirinden kendini kurtaramazsan onunla birkaç defa sonmuş gibi vedalaş. Farkına varılmadan o müthiş acıları yaratacak uzaklaşma, gönül rahatlığı ile yenilebilecek.
Nahide’yi ilk kaybetme durumuna düşünce çok üzülmüştüm. Adeta kendimden bir şeyler kaybettim zan ederken hazırlanmış olarak yapılan ikinci vedalaşma teessürümü biraz gidermiş, üçüncüsünde ise artık ona tekrar dönmeyi bile duyamayacak kadar alışmıştım. Budan şu çıkar ki onunla evlensem her gün beraber olsak bıkkınlık gelecek sevgimiz kısa zamanda zail olacak, kuvvetli bir arkadaşlık bağı da kurulamazsa hayal inkisarı kâbus gibi gençlik ve bahtiyarlığımızı örtecek gölgeleyecek. O zaman son pişmanlık fayda vermeyecek ihtirasın kölesi olacağız.
Nahide bana intibak edebilir. Zira hem masum ve kanaatkâr bir mizaca sahip aynı zamanda beni birçok bakımlardan iyice tanır. Bilfarz büyüdüğüm muhiti teferruatı ile bildiği için günün birinde yadırgayacak her hangi bir saik bulamayacaktır. Şuur ve düşüncelerimizde müşterek, irade ve karakterlerimizde bir olduğu birçok vesilelerle anlaşılmış bulunmaktadır. O halde yalnız istenilen tip ve şekilde güzel olmayışını mükemmel ruhi kabiliyetlerine onun duygu ve hareket halleri ile uyuşma meylinin kazandırdığı samimi ve sempatik tavırlarına vererek fedakârlık yapmak elzem olabilir. Binaenaleyh ne pahasına olursa olsun nişanlanmayı teklif etmek, onu birçok müşkül vaziyetlerden kurtarmış olur ki hayata yeniden bir insan kazandırmakta az bir fazilet değildir. Evet, daha güzel olmalıydı, yaş itibari ile daha küçük olmalıydı. Ne yapalım ki değil. Belki o zaman da kendisi benimle evlenmeye kalkışmazdı.
……………….
29 Temmuz 1950 tarihli mektup ile devam edecek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder