Şu kanaate vardım ki
eğer ayrılması icap eden şahsın kuvvetli tesirinden kendini kurtaramazsan
onunla birkaç defa sonmuş gibi vedalaş. Farkına varılmadan o müthiş acıları
yaratacak uzaklaşma, gönül rahatlığı ile yenilebilecek.
Nahide’yi ilk kaybetme
durumuna düşünce çok üzülmüştüm. Adeta kendimden bir şeyler kaybettim zan
ederken hazırlanmış olarak yapılan ikinci vedalaşma teessürümü biraz gidermiş,
üçüncüsünde ise artık ona tekrar dönmeyi bile duyamayacak kadar alışmıştım. Budan
şu çıkar ki onunla evlensem her gün beraber olsak bıkkınlık gelecek sevgimiz
kısa zamanda zail olacak, kuvvetli bir arkadaşlık bağı da kurulamazsa hayal
inkisarı kâbus gibi gençlik ve bahtiyarlığımızı örtecek gölgeleyecek. O zaman
son pişmanlık fayda vermeyecek ihtirasın kölesi olacağız.
Nahide bana intibak
edebilir. Zira hem masum ve kanaatkâr bir mizaca sahip aynı zamanda beni birçok
bakımlardan iyice tanır. Bilfarz büyüdüğüm muhiti teferruatı ile bildiği için
günün birinde yadırgayacak her hangi bir saik bulamayacaktır. Şuur ve
düşüncelerimizde müşterek, irade ve karakterlerimizde bir olduğu birçok
vesilelerle anlaşılmış bulunmaktadır. O halde yalnız istenilen tip ve şekilde güzel
olmayışını mükemmel ruhi kabiliyetlerine onun duygu ve hareket halleri ile
uyuşma meylinin kazandırdığı samimi ve sempatik tavırlarına vererek fedakârlık
yapmak elzem olabilir. Binaenaleyh ne pahasına olursa olsun nişanlanmayı teklif
etmek, onu birçok müşkül vaziyetlerden kurtarmış olur ki hayata yeniden bir
insan kazandırmakta az bir fazilet değildir. Evet, daha güzel olmalıydı, yaş
itibari ile daha küçük olmalıydı. Ne yapalım ki değil. Belki o zaman da kendisi
benimle evlenmeye kalkışmazdı.
……………….
29 Temmuz 1950 tarihli mektup ile devam
edecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder